Aztlan'da Aztekler, Azteca Chicomoztoca denilen güçlü elit tanrıları tarafından yönetilmekteydi. En büyük tanrı Huitzilopochtlim zamanla kullarından sıkıldı ve onlardan kızkardeşi Malinalxochitl'i yanlarına alarak şehri terketmelerini istedi. Ve Aztekler Aztlan'dan güneye doğru, yeni yerleşimlerini nereye kuracaklarını bilmez halde yola çıktılar.
Kadının çok ama çok güzel olduğu söylenirdi, hem görünüşü hem de tavırlarıyla. Yine de şeytani bir tarafı da yok değildi: erkekleri çılgına döndürebilir, bir nehri yatağından oynatabilir, bakışlarıyla düşmanlarını öldürebilirdi. İstediği kişinin algılarını öyle etkilerdi ki, insan tehlikeli bir dev ya da korkunç bir canavar gördüğü yanılgısına düşerdi. Arayışları boyunca bir süre onlara liderlik etti; rüyalarında Huitzilopochtlim'in büyüsü ve direktifleri ona yardımcıydı.
Bazen, geceleri herkes uyurken seçtiği bir adamı çadırından çıkartıp zehirli bir yılanın üstüne attığı olurdu. Aynı zamanda yetenekli bir cadıydı da, kendisini dilediği herhangi bir hayvan ya da kuşa dönüştürebiliyordu. Tehlikeli güçlere sahip olması dolayısıyla kendisine tanrıça gibi davranılmasını istedi, daha azı kurtarmazdı. Aztekler çaresiz ona katlandılar, ne de olsa savaş tanrısı Huitzilopochtlim'in kızkardeşiydi o. Bir süre sonra, artık dayanamadıklarında onu baştanrıya şikayet ettiler. Baştanrı onları haklı buldu ve kızkardeşini sonsuz bir uykuya yatırdı. Onlara da büyüye değil, yalnız ok ve kalkanlarına ve cesaretlerine güvenmelerini öğütledi.
Aztek mitleri başkentleri Tenochitlan'ın, Malinalxochitl'in oğlu Copil'in kalbinin gömüldüğü yerin üstüne inşa edildiğini söyler. Copil, fiilen olmasa bile simgesel olarak kurban edilen ilk insandır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder